Üçüncü Yeni Edebiyat Akımı
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
En son konular
» KONYA ÜZERİNE YAZILAN ŞİİRİM
BAŞLIKSIZ BİR HİKÂYE EmptySalı 24 Ocak 2012 - 15:34 tarafından Admin

» GÜZEL KAYSERİ/ŞEVKİ ÇOBANOĞLU
BAŞLIKSIZ BİR HİKÂYE EmptySalı 24 Ocak 2012 - 15:03 tarafından Admin

» KONYALI/ŞEVKİ ÇOBANOĞLU
BAŞLIKSIZ BİR HİKÂYE EmptyCuma 20 Ocak 2012 - 16:26 tarafından sevkicobanoglu

» aaah Feryadım o n d a n
BAŞLIKSIZ BİR HİKÂYE EmptySalı 21 Haz. 2011 - 15:54 tarafından congeri

» BAŞKANLIK SİSTEMİ TÜRK BULUŞU / Sefa KOYUNCU
BAŞLIKSIZ BİR HİKÂYE EmptyCuma 4 Şub. 2011 - 13:54 tarafından mavizaman

» Serbest Şiir Diye Bir şey Yoktur / Sefa Koyuncu
BAŞLIKSIZ BİR HİKÂYE EmptyPaz 30 Ocak 2011 - 12:34 tarafından mavizaman

» ŞİİR EŞKIYASI / Sefa KOYUNCU
BAŞLIKSIZ BİR HİKÂYE EmptyPaz 5 Ara. 2010 - 15:34 tarafından mavizaman

» ŞİİR VE ÜÇÜNCÜ YENİ / AHMET DEMİR
BAŞLIKSIZ BİR HİKÂYE EmptyPtsi 5 Nis. 2010 - 16:09 tarafından mavizaman

» SEVENLER NE HOŞTUR
BAŞLIKSIZ BİR HİKÂYE EmptyPaz 14 Mart 2010 - 10:24 tarafından H.İbrahim SAKARYA

Nisan 2024
PtsiSalıÇarş.Perş.CumaC.tesiPaz
1234567
891011121314
15161718192021
22232425262728
2930     

Takvim Takvim

KONYA ÜZERİNE YAZILAN ŞİİRİM

Cuma 20 Ocak 2012 - 16:16 tarafından sevkicobanoglu

KONYA

Zengin mirası var, geçmişi uzun
Dünyada bilinen bir şehir Konya
Yer görmek isteyen Konya'yı gezin
Gezmeye gelinen bir şehir Konya

Anadolu şehri çok şirin bir yer
Selçuklu, Osmanlı eserleri var
Burda yaşayanlar bulur çokça kâr
Yerleşip, kalınan bir şehir Konya

Mevlâna yolunda sürülür izi
Sadrettin Konevî, Şemsi Tebrizî
Gezilir yaylası, ovası, düzü


[ Okuma komple ]

Yorum: 1

GÜZEL KAYSERİ/ŞEVKİ ÇOBANOĞLU

C.tesi 21 Ocak 2012 - 17:08 tarafından sevkicobanoglu

GÜZEL KAYSERİ

Ova üzerinde her yer görünür
Örnek bir şehirdir güzel Kayseri
Baharda yeşile çabuk bürünür
Örnek bir şehirdir güzel Kayseri

Büyük meydanında vardır kalesi
Kalenin önünde saat kulesi
Kümbetleri, hanlar hep kordelesi
Örnek bir şehirdir güzel Kayseri

Seyyid Burhaneddin burayı bulmuş
Lâle, Kurşunlu, Han Camii olmuş
Hunat, Cami Kebir, camiler …

[ Okuma komple ]

Yorum: 1

KONYALI/ŞEVKİ ÇOBANOĞLU

Cuma 20 Ocak 2012 - 16:26 tarafından sevkicobanoglu

KONYALI

Gezdim şu dünyayı şehirler gördüm
Şehrine çok sahip çıkar Konyalı
Mevlânâ diyarı Konya'da durdum
Şehrine çok sahip çıkar Konyalı

Tarihi eserler meydana çıkmış
Zararlı olanı kökünden yıkmış
İstikbale doğru umutla bakmış
Şehrine çok sahip çıkar Konyalı

Selçuklu başkenti, bu kenti tanı
Yaşamaya uygun huzur mekânı
Uğruna kitaplar …

[ Okuma komple ]

Yorum: 0

aaah Feryadım o n d a n

Salı 21 Haz. 2011 - 15:54 tarafından congeri

[center]aaah Feryadım o n d a n

beynimde iki tren karşılıklı tek hatta
vurdu vurmak üzere
yönmü sordun sen ?
ve
nedisem bilmemki soluksoluğayım
yetti yetecek arası
ecel denen şeb-i aruz
işte bence neş-e bu
yada feryadım ondan
* * *
gecemi kırk`a böldüm
her kırk`ı da sekize
her sekizin onbeş ahı
ve
benim suskunluğum
suskunluğumun girdabı
sen sevdadan bahset
benden çıkan …

[ Okuma komple ]

Yorum: 0

ŞİİR EŞKIYASI / Sefa KOYUNCU

Paz 5 Ara. 2010 - 15:34 tarafından mavizaman


ŞİİR EŞKIYASI

Vezinle kafiye asıl kuraldı,
Şiir eşkıyası bunları çaldı…
"Şiirin yerini düzyazı aldı;
Şiirden geriye, bize ne kaldı?"

İmge simge anlam elbette gerek,
Vezin âhenk şekil en temel direk…
Şiir eşkıyası yıktı bilerek,
Şiirden geriye, bize ne kaldı?

Siniktir mısralar artık pısırık,
Kimisi bir değnek kimi de sırık…
Yaralı …

[ Okuma komple ]

Yorum: 0

SEVENLER NE HOŞTUR

Paz 14 Mart 2010 - 10:24 tarafından H.İbrahim SAKARYA

SEVENLER NE HOŞTUR
Cümle varlık kaçar iken görevden
İnsanoğlu yüklenmiştir olayı
Şeytan ruhu yaratılmış alevden
Yakar yıkar, şerde bulur kolayı
Şeytana uzak dur nefisler kanar
Kurunun yanında yaşlar da yanar.

Âdemden bu yana aynıdır kafa
Okları, kılıcı kaldır sen rafa
Misk-i amberini saç ki etrafa
İnsanlık kazansın kutsal davayı.
Sevenler ne hoştur verdiysen …

[ Okuma komple ]

Yorum: 0

BİZİM TÜRKÜMÜZ (Sesli)

Salı 16 Haz. 2009 - 17:58 tarafından Mahir Başpınar

BİZİM TÜRKÜMÜZ

Malazgirt Viyana Gelibolu’da
Kulaklarda küpe sözlerimiz var
Dört mevsim yaşanır Anadolu'da
Her bölgede başka yazlarımız var.


Yürekte imanlı asil soylumuz
Ram olmuş erine ipek huylumuz
Ar namus timsali suna boylumuz
İffet abidesi kızlarımız var.


Kınalar yakılır yeni geline
Bir sevda türküsü dolar diline
Sevgiyi nakşeder gönül tülüne


[ Okuma komple ]

Yorum: 1

BEN SENİ KENDİME DOST İLAN ETTİM

C.tesi 4 Tem. 2009 - 8:31 tarafından congeri

Ben seni kendime dost ilan ettim

Benim hallerime,aşinaa şahıs,
Ben seni kendime,dost ilan ettim.
Benim dert’lerimden,aynı alan his!
Ben seni kendime,dost ilan ettim.

Şiirimi satır satır okuyan,
Dilim olup,bülbül gibi şakıyan,
Sevgi ile yüreğimi,paklıyan,
Ben seni kendime,dost ilan ettim.

Ne kadar uzakta,olsan da bile,
Boyunaca gömüldün sen,sevgime,
Mutlu ve …


[ Okuma komple ]

Yorum: 2

ŞİİRLER YAZACAĞIM

Çarş. 17 Şub. 2010 - 20:10 tarafından H.İbrahim SAKARYA

Geliyorum bir tanem, sevdiğim, aşkım benim

Sevgimize ket vuran zinciri kıracağım,

Bırak hüzünlerini, de ki, varmış sevenim

Sana yürekten akan şiirler yazacağım.



Soranlara söyle ki, baharımız gelecek

Yitirmedim umudu yâr kadrimi bilecek

Mutluluk çağlayanı çiçeklerim gülecek

Sana amberler kokan şiirler yazacağım.



Bulanık sular bile sonbaharda durulur

Sevda …

[ Okuma komple ]

Yorum: 0


BAŞLIKSIZ BİR HİKÂYE

2 posters

Aşağa gitmek

BAŞLIKSIZ BİR HİKÂYE Empty BAŞLIKSIZ BİR HİKÂYE

Mesaj  tK Perş. 26 Şub. 2009 - 15:37

kalkan trenin ardından
on üç vagon kırılır.
kelimeler ise belinden…
bir çocugun hüznü
düşer raylara
ıslık olup dağılan
dalga dalga…
toprağa yayılan.


Bilmediği tek şey ölümdü. Oysa şimdi bir ölü. Evinin bahçesinde bir kalabalık. Kalabalığın içinde birisi... Bu bahçeye her zaman en çok yakışan ve kendisine daima en yakın olan. Hiçbir zaman çirkin sıfatını yakıştıramadığı arkadaşı bugün bile şişmiş gözlerine rağmen güzeldi. Bahçenin bir köşesinde çam ağacının altındaydı. Olması gereken yerdeydi. Tıpkı on üç senedir olduğu gibi. Yeni taşındıkları bu semti sevmeyeceğine yemin ettiği o güne- on üç sene dokuz gün öncesine- aitti tanışmaları.
Herşey yeniydi. Bir o kadar da karışık. Evin önünde gövdesindeki boyaları yer yer çatlamış, arkasında anlamını bilmediği birkaç yazısı olan ve çalışınca gökgürültüsünden daha korkunç ses çıkaran kırmızı bir kamyon… Kamyonla evin arasında sürekli gidip gelen, eşya taşıyan birkaç adam... Annesi ve babası da onlara durmadan bir şeyler söylüyordu. O ise herkesi görebileceği bir yerde, büzülmüş dudaklarıyla etrafa bakınıyordu. Ağlamak istiyordu. Burası neresiydi? Neden buraya gelmişlerdi? Kimse ona bir şey söylemeden bütün eşyalarını toplayıp istemediği bu yere getirmişlerdi onu. Aslında pof hariç diğerleri onun bütün eşyalarını topladıklarını sanıyorlardı. Çünkü odasının hemen yanında duran “Pof” ağacının dibine gömdüğü şekerleri en büyük sırrıydı. Hele yazın onları gece herkes uyuduktan sonra kalkıp ışık böceklerinin eşliğinde yediğini kimse bilmiyordu. Tabiki Pof dışında. Kışın şiddetli rüzgarla üşüyüp onu da içeriye almasını umarak cama vurup “pof” diye ses çıkardığı için ona bu ismi vermişti.
Durmadan hareket eden kalabalıktan yorulmuştu. Ellerini cebine soktu. Eski evlerinde olsaydı bu gece ağacının - Pof’un- altına gömeceği şekerleri yokladı, hepsi yerindeydi. İçlerinden en sevdiği olan elmalıyı açtı ve ağzına attı. Yürümeye başladı. Madem bundan sonra burada yaşacaktı o zaman etrafı tanımalıydı. Özellikle bahçelerini. Çünkü; hemen hemen bütün hayatı bahçelerde geçiyordu. O felaketten sonra ailesi, özellikle annesi onu gözünün önünden ayırmak istemiyordu. Her ne kadar bunu anlasa da sıkılıyordu. Henüz yedi yaşındaydı. Bu yüzden kendisine değişik arkadaşlar buluyordu, Pof gibi...
Yeni evlerinin çok büyük sayılmasa da bir arka bahçesi vardı. Birkaç ağaç, eski bir masa, paslı bir salıncak… Ama onun en çok hoşuna giden evin üç bir tarafını saran çitlerdi. Evin sağ tarafında çit yerine kırmızı tuğlalardan örülmüş bir duvar vardı. Sahiplik duygusunun bir neticesi olsa gerek hep sevmişti çitleri hem kendisini daha bir güvende hissederdi.
Ağzında elmalı şekeri, çitlerinin yanından yürürken bir karaltı farketti.Ürktü. Hemen uzaklaştı. Arkasına baktı ama ardından gelen yoktu. Merakı onu geri döndürdü. Çitlerin dibine büzülmüş elindeki küçük kürekle toprağı eşeleyen bir çocuk görmüştü. Ne yapıyordu o orada? Çitlerine zarar veriyor olabilirdi! Bu düşünceyle hemen seslendi :
-Heyy!… Sen ne yapıyorsun orada?
Birden yerinden sıçrayan çocuk korkudan ve yakalanmanın verdiği utançla al al olmuş suratı ile :
-Hii… Hiiiç, deyip hızlıca çitlerin üzerine zar zor çıkıp yere atlayıp gitmişti.
Çocuğun heyecandan orada unuttuğu küreği aldı ve yarım kalan işi tamamlamaya başladı. Toprağı biraz daha eştikten sonra bir torba buldu. İçini açmalı mıydı? Annesi başkalarının eşyaları karıştırılmaz derdi. Ama kendi bahçelerinde olan şey başkalarının olamazdı. Kafası karışmıştı. En sonunda dayanamayıp torbayı açtı. Beş günden beri ilk defa gülümsedi. Dudaklarını keyifli keyifli tebessüme bırakırken torbayı cebine koyup toprağı biraz düzeltip eve girdi.
Sabah erkenden uyanıp arka bahçeye koştu. Ama kimse yoktu. Üzülmüştü. Sonra birden çitlerin üzerinden bakmak geldi aklına. İyice yaklaştı parmaklarının ucunda yükseldi. Diğer bahçeye bakmayı becermişti. Ama parmaklarının ucunda durmak hiç de kolay değildi. Evden küçük bir tabure alıp üzerine çıktı ve yeniden baktı. Ama o da ne! İki tane göz kendisine bakıyordu. Hemen geri çekildi. Dengesini sağlayamadığı için yere yuvarlanmıştı. Korkusunun üzerine gelen acı bedenine fazlaydı, canı yanmıştı. Ağlamaya başladı. Karşısında birisinin durduğunu farkettiğinde ağlamasını kesmişti. Kıpkırmızı olmuş gözlerini kaldırdığında onu görmüştü.
-Çok acıdı mı?
-Hayır acımadı.
-Neden ağladın o zaman.
-Ben ağlamadım ki.
-Ağladın.
-Ağlamadım!
-Gördüm işte ağladın.
-Pofu özlemiştim o yüzden.
-O kim?
-Eski evimizdeki en iyi arkadaşım.
-Birden gözlerini görünce çok korktum.
-Neden bizim bahçemize bakıyordun?
-Sen de bizimkine bakıyordun ama.
-Ben seni arıyordum.
-Ben de seni.
-Ne yapacaktın ki beni?
-Bahçede olup olmadığına bakacaktım.Ona göre dün yarım kalan işimi yapacaktım ama…
-Sizin de bahçeniz var neden bu bahçeye bir şeyler saklıyorsun. Bulunmasından korkuyorsan iyice derine göm o zaman kimse bulamaz.
-O kadar derin bir çukur kazamam, yoruluyorum. Ayrıca… Siz gelmeden önce burada oturan arkadaşımla saklamıştık onları.
Toprak olmuş ellerini pantolanuna sürerek ayağa kalktı. Elini cebine soktu ve bir torba çıkardı. O kocaman gülümsemesiyle:
-Ben senin için çıkardım onları,al.
dedi.İçinde ne olduğunu bilmiyormuş gibi davranarak.
-Teşekkürler.
diyerek torbayı açtı ve ona uzattı.
-İnanmıyorum! Siz de mi şekerlerinizi gömerek saklıyorsunuz. Ne güzel.
-Evet. Ama artık saklayamayacağım.
-Bunu yapman için arkadaşına gerek yok ki ben hep yalnız yaparım.
Eyvaaah!En büyük sırrını söylemişti. Ne yapacaktı şimdi ya herkese söylerse bunu. Karşı taraftan gelen sesle düşüncelerini unuttu:
-Geceleri mi yiyorsun onları herkes uyuyanca?
-E… E… Evet.
“Ama ben dünkü olaydan sonra hiç dışarıya çıkmadım ki nereden biliyor?”diye düşünüp dayanamadı sordu:
-Nereden biliyorsun?
-Kendimdeeen...
İşte böyle başlamıştı dostlukları. Şekerle başlayıp aynı o tatta yıllarca devam etmiştia. Artık yazı iple çeker, herkesin uymasını beklerlerdi. Bahçeye ağaçlarının -tam köşede olup her yeri gören çam ağacı- yanına giden inceden bir ıslık çalardı. Diğeri anlardı. Herkes uyuduysa hemen aşağıya inerdi, uyumadılarsa da uyumaları için dua ederdi. Bilmiyorlar mıydı? Tabi ki herkes biliyordu ama bazen bilmemek en iyisiydi, bunu da biliyorlardı.
Tam on üç sene önceydi. On üç senedir birbirinden ayrılmayan iki kişi… On üç sene sonra aynı kalabalıkta ilk defa farklı saflarda... O, yıllar önce bu semtte sevdiği ilk yer olan arka bahçede bir masanın üzerine uzanmış. Arkadaşı ise çam ağacına yaslanmış. Birisi uzanan, birisi ne ayakta ne yerde olan. Birisi ölen birisi ölemeyen.
On üç seneden sonra birlikte toprağa dokundukları son günleriydi.Toprak... Toprak; birisinin güçlükle tutabildiği bir küreğin ucundan diğerinin bedenini örterken son bir ıslık bırakır. Ve toprak usulca tahtalardan beyazlığa doğru kayar. Ve o günden sonra ıslıklar lal olur. Toprak ise en uzak.

Tûba KARABEY


Mavi Baykuş Kültür ve Edebiyat Dergisi'nde yayınlanmıştır.

tK

Mesaj Sayısı : 2
Kayıt tarihi : 26/02/09

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

BAŞLIKSIZ BİR HİKÂYE Empty Geri: BAŞLIKSIZ BİR HİKÂYE

Mesaj  afet kırat Salı 17 Mart 2009 - 23:07

tebrikler Tuba hanım, ilgiyle okudum öykünüzü. gerçekten çok hoştu. yolunuzda başarılar dilerim.
afet kırat
afet kırat

Mesaj Sayısı : 24
Kayıt tarihi : 21/02/09
Yaş : 69
Nerden : Mersin

ŞAİR SAYFALARI
Şiir nedir?:
SEFA KOYUNCU:

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

BAŞLIKSIZ BİR HİKÂYE Empty Teşekkürler

Mesaj  tK Ptsi 23 Mart 2009 - 21:36

Afet Hanım çok teşekkür ederim. Henüz yolun başında olanlardan olarak beğenmenize çok sevindik...

tK

Mesaj Sayısı : 2
Kayıt tarihi : 26/02/09

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön


 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz